Kafesteki güvercinim
Oltadaki balığım ben
Sokaktaki kediyim köpeğim
Sokakta ne var ben ne yer ne içerim
Avcının vurduğu tavşan veya keklik
İnsanların yüzünden biz neler çektik
Anlayabiliyor musun anlattıklarımdan sen
Boğazlandım kurban oldum ben
Bebek iken kuzu diye kestiler beni
Postumu yüzüp giydiler beni
Ey Yaradan artık göster kendini
Beni öldürenlerin bu mudur dini
Benimde yavrularım var
Ya baba ya anneyim
Beni kesip öldürdünüz
Kime şikayet edeyim
Beni kesince tanrınız sizi sevecek mi
Bizim gibi mazlumları kime emanet etti
Hani bütün canlılara yaşam hakkı gerekti
İşkence zulümle ömrümüz bitti
Gültekin bir hayvan oldu velakin
İnsanda merhamet yok her tarafı kin
Hayvanları öldürmeyin bitkiler ekin
Ektiğiniz mahsulü bölüşerek yiyin
16.09.2015
YAZAN : GÜLTEKİN YILDIRIM
HEY ORMANLAR! ALIN BENİ KOYNUNA
ANAM,BABAM, BİRADERİM YOK BENİM
GÜNAHLARI ATANLARIN BOYNUNA,
ÇÖP YEMEDİM YİNE KARNIM TOK BENİM
TOPLADILAR İĞNEYLE UYUTUP,
İNSANLARI İNSANLIKTAN SOĞUTUP,
ÖLDÜRDÜLER İĞNE İLE BAYILTIP,
HİÇ ALLAH’IM PEYGAMBERİM YOK BENİM,
28.05.2015
GÜLTEKİN YILDIRIM
ALAETTİN ARSLAN BEY' E TEŞEKKÜR EDERİZ.
16.02.2014 ZAMAN GAZETESİ PAZAR EKİ RÖPORTAJI
16.02.2014 ZAMAN GAZETESİ PAZAR EKİ RÖPORTAJ RESİMLERİ
16.02.2014 ZAMAN TODAY'S PAZAR EKİ RÖPORTAJI
Belki şurada aç kalan bir can vardır
İstanbul’un köpeklerinin durumu yüz yıl öncesini hatırlatıyor. Yüzyıllar boyunca mahallelerde, sokaklarda, sosyal hayatın içinde önemli bir figür olan, ancak 1910 yılında İttihat ve Terakki’nin ‘daha Avrupalı görünme kaygısı’ sebebiyle birkaç gün içinde toplatılan köpekler, mavnalara yüklenerek Hayırsız Ada’ya götürülür. Yaklaşık 80 bin can adaya bırakılarak ölüme terk edilir.
Köpekler bir süre sonra açlıktan birbirlerini parçalamaya başlar. O günlerde onların acı sesleri ve ulumaları İstanbul sahillerine kadar ulaşmaktadır.
Bugün yaşananlar da pek farklı değil. Belediye ekiplerince şehirden toplanan köpekler, şehrin dışında ormanlık alanlara bırakılıyor ve yiyecek bulamadıkları için adeta ölüme terk ediliyor.
Bu feci manzaraya, sanayici ve aynı zamanda bir hayvansever olan Gültekin Yıldırım’la birlikte köpekleri beslemek için çıktığımız orman yolunda şahit oluyoruz. Pirinççi, Ağaçlı, İhsaniye, Işıklar ve Akpınar köyleri boyunca ormana terk edilmiş yüzlerce sahipsiz köpekle karşılaşıyoruz. Gültekin Bey, mesaisinden fedakârlık edip binbir meşakkatle topladığı yemeklerle besliyor bu kimsesizleri. Sadece beslemekle kalmıyor, yanında taşıdığı ecza çantasındaki ilaçlarla, uyuz ve yaralı hayvanları tedavi de ediyor. Beş yıldır düzenli olarak haftada iki gün köpek beslemeye çıkan Yıldırım, “Çoğu zaman aracımla beslemeden dönerken orman yolunda aç bir canla karşılaşıyorum. Ancak elimde ona verebilecek yemek kalmadığı için yanından geçip gidiyorum. Arkamdan öylece bakıyor, koşmaya mecali yok. İçimi bir melal kaplıyor tarif edemem. İnanır mısın, onları doyuramadığım zaman evladını doyuramamış bir annenin hüznüne kapılıyorum.” diyor.
Birçok kez yetkililerle temasa geçerek yardım talep ettiğini belirten hayvansever işadamı, “Ormandaki köpeklerin kısırlaştırılması gerekiyor, çünkü çoğalıyorlar. Bunun için veteriner talep ettim, ancak olumlu yanıt alamadım.” diyor.
11.02.2014 YENİ BAHAR DERGİSİ RÖPORTAJI
Ormanın orta yerine terk edilmiş binlerce köpek. İstanbul’da hemen her ormanda onlara rastlamak mümkün. Görünürde adları sahipsiz. Ama onlar için gecelerini gündüzlerine katan gönüllüler var.
İstanbul’daki Pirinççi Köyü Ormanı’nın ortasında, hayatımızda daha önce hiç şahit olmadığımız bir manzara ile karşılaşıyoruz: İçinde bulunduğumuz aracın peşinden konvoy halinde gelen yüzlerce köpek... İlk bakışta dertleri yalnızca yiyecek bulmak gibi. Ama onları biraz gözlemek, isteklerinin yalnızca karınlarını doyurmak olmadığını anlamamıza fazlasıyla yetiyor. Önlerine konulan bir yığın kemikten önce başlarını okşayacak bir el aradıkları, onları beslemeye çalışan hayvanseverlere sırnaşmalarından belli. Kendilerini yalnızlığa terk eden yetkililere sitemleri de sanki bu hâllerinde gizli…
Onlar için gecesini gündüzüne katan, kar-kış demeyip her gün ormanın yolunu tutanlar kim peki? Gönüllülerin isimleri başka başka ama hikâyelerini anlatan kelimeler aynı: Şefkat, vefa, fedakârlık, sevgi… Herhangi bir beklenti içinde de değiller. Besledikleri hayvanlardan gördükleri ufacık bir ilgi, onların tüm yorgunluğunu alıp götürüyor. Gönüllülerden 54 yaşındaki Gültekin Yıldırım’ın başından geçen hadise bu tespitimize en güzel örnek. Kendisinden dinleyelim: “Köpekleri beslemek için Tayakadın köyüne doğru giderken arabamız bir taşa değdi, aracın karteri parçalandı. Bir kenarda durduk. Yanımdaki arkadaşım bu arada hayvanları beslemeye devam ediyordu. Ben oturdum, yardım göndermesi için kızımı arıyordum. Bu arada bütün köpekler yemek yemeyi bırakmış, yanaklarımı yalıyordu. Orada özel bir iletişim vardı. Kıymetini bileni onlar anlıyor, vefa gösteriyor.” Yaşadığı olayı anlatırken kelimeler boğazına düğümleniyor Gültekin Bey’in. Her akşam Pirinççi Köyü Ormanı’nda sahipsiz köpekleri besliyor. Yaz-kış, yağmur-kar tanımıyor onun sevgisi. Zaten sokak hayvanlarıyla hikâyesi de bundan 4 yıl önce, karlı bir kış gününde başlıyor…
Pek çok insan belki sıcacık evinde lapa lapa yağan karın tadını çıkarırken Gültekin Yıldırım’ın aklına ormana atılan köpekler düşer. Bu mevzu kafasına o kadar takılır ki, kendisini eşiyle birlikte ormanda bulur. ‘Can’larım dediği kimsesiz köpeklerin durumu gerçekten kötüdür. Götürdükleri yiyecekler belki bugünlerini kurtaracaktır ama ormandaki hayvanların düzenli yardıma ihtiyacı vardır. O günden sonra her hafta iki gün ormana gitmeye başlar Yıldırım. Zamanla kendisi gibi köpekleri beslemek için ormana gelen arkadaşlarını tanır. Bunca hayvanın neden orada olduğunu araştırırlar. Durum pek çoğumuzun da bildiği gibi şundan ibarettir: İnsanlar, mahallesindeki başıboş kedi ve köpeklerden rahatsızlık duyduğunu belirtince, belediyeler çareyi hayvanları uyutup kuduz aşısı yaparak ormana bırakmakta bulur. Kısırlaştırma konusunda gereken hassasiyet gösterilmiyor olacak ki ormanlardaki hayvanların nüfusu giderek artıyor. En acısı da ormana atılan hayvanların devlet yetkilileri tarafından gözden çıkarılması...
Gültekin Bey, tüm bunlardan haberdar olduktan sonra hayvanların çaresizliğini duyurma gayreti içine düşer. Onun “Dinimiz hayvanlara şefkat duymayı, onları korumayı emrediyor. İnsanlığımız da bu emre itaat etmeyi gerektiriyor.” sözleri, aslında bu sevginin ardındaki gücün en basit izahı. Yıldırım, zaman içinde yetkililerle görüşmesinin neticesinde bazı sözler alsa da, beklentilerinin boşa çıktığını üzülerek anlatıyor bize. Dört senedir neredeyse tam gün bu işle uğraşıyor. Bedenen belki ormanda olmasa da zihnen bu sevdaya odaklanmış. Mesaisi ormandan çıktıktan sonra dahi devam ediyor. Kalan yiyecekleri diğer yardımseverlere dağıtıyor. Onlar da mahallelerindeki hayvanlara veriyor. ‘Can’larını o kadar seviyor ki, insanların onlara karşı duyarsızlıklarına son derece üzülüyor: “Herkes bize ‘Siz cennetliksiniz’ diyor ama kapısının önüne bir su dahi koymuyor.”
Kimsesiz hayvanlara olan desteğiyle bizi şaşkınlık içinde bırakan bir diğer isim, Atalay İskenderoğlu. Onunla ormanda durmadan ilerlemeniz pek mümkün değil. Gördüğü her kalabalık köpek grubu için arabasını durduruyor, bagaja doldurduğu yiyecekleri paylaştırıyor. Yaklaşık 300 kilo et ve otellerden topladığı ekmekler sebebiyle arabada iğne atsanız düşecek yer yok. Ama hepsi daha yolun yarısında tükeniyor. İskenderoğlu’nun 70 yaşında olduğunu öğrendikten sonra gayreti ve enerjisine bir kez daha hayret ediyoruz. Yaklaşık üç senedir bu işin içinde Atalay Bey. Kâğıthane-Cendere yolundan Kemerburgaz’a giderken mağdur hayvanları görmesiyle başlamış onun da hikâyesi. O günden beri hiç aksatmadan yardım ediyor kimsesiz hayvanlara. Plastik ambalaj işiyle uğraşan İskenderoğlu, emekli olmasına rağmen çalışmaya devam ediyor. “İki kızımı da evlendirdim. Evim var, kira vermiyorum. Kazandığımı hayvanlara harcıyorum.” diyor. En büyük üzüntüsü, hayırseverlerden yardım görememek. Bir de hayvanlara meta gözüyle bakılması: “Aç kalmaları, susamaları önemli değil. Hayvanların da bir canlı olduğunu ve yaradılışında bir hikmet olduğunu unutuyoruz.”
Ormanda geçirdiğimiz süre boyunca Gültekin ve Atalay Bey’in çabaları bize olağanüstü gelse de bu işe gönül veren pek çok insan var. Hatta hayvan dostları aralarında ciddi şekilde organize olmuş durumda. Hasdal, Pirinççi Köy, İhsaniye, Akpınar, Ağaçlı Köyü, Arnavutköy, Tayakadın, Balaban, Emirli, Tuzla, Şile… Kısacası İstanbul’un hemen her ormanında onlara rastlamanız mümkün. Yalnız köpekleri beslemekle kalmıyor, bakımlarıyla da yakından ilgileniyorlar. Onlara kulübe yapıyor, veterinerden aldıkları ilaçlarla hasta olanları iyileştirmeye çalışıyorlar. Tabii en büyük dilekleri ise hayırseverlerden gelecek yardım… Bu e-posta adresi spam robotlarından korunuyor. Görebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir.